Kariyer yapayım derken evliliği unutmak….

Share

Günümüz şartlarında okuyup bilinçlenen ve kendi ayakları üzerinde durmaya başlayan pek çok kadın okul hayatı bitince iş hayatına geçiş yapıyor. Eskiden kadınlar okumaz ya da belli bir seviyeye kadar okur ve vakti gelince! evlendirilirdi. Kocaların sözü geçer onlar isterse akşam eve gelmez, arkadaşlarıyla pavyona gider, kumar oynar ve kadını dövebilirdi. Çünkü kadının ne söz hakkı ne de parası vardı. Erkeğinin eline bakmaya mecburdu.

Aslında toplum tarafından dayatılan bu düşünce ve tabii ki boşanmış kadına yakıştırılan çirkin sıfatlar neticesinde kadınlar mecbur bırakılıyordu erkeklerinin herşeyine göz yummaya. Ancak bunun acısını çeken veya bilincine varan çoğu kadın, kendi kızlarını okumaları için teşvik ederek erkeğinin eline bakmasını engellemeye çalışarak büyüttü. Sonuç olarak okumuş kültürlü ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir kadın nesli büyüdü.

Kadınlar iş hayatına atılınca neler oldu?
Kariyer hayatlarının cazibesine kapılıp yükselen kadınlar yüksek maaşa erişince birşeylerin eksik olduğunu farkettiler, mutlu bir evliliğin eksikiğini duymaya başlıyorlar. Ya da çocuk özlemi. Çünkü her kadında var oan annelik içgüdüsü yaş ilerledikçe herşeyin önüne geçmeye başlıyor. Biraz da bilimsel verilere bakalım:

İstatistiklere göre;iş hayatının içinde aktif olarak yer alan 35-45 yaş arası, üniversite mezunu, ve metropollerde yaşayan kadın ve erkekler eş arıyor ve istedikleri sonuca ulaşamıyorlar.Eş arayanlar arasında pek çok orta ve üst düzey yönetici hatta çeşitli sektörlerde genel müdür pozisyonunda görev yapan kişiler de bulunuyor.Çoğunun gelir seviyesinin 3.500 TL ve üzerinde olduğunu ifade ediyor. Tüm bu rakamlar, yoğun iş yaşantısı nedeniyle bireylerin uygun eş adayıyla tanışma fırsatı yakalayabilecekleri sosyal yaşama yeterince zaman ayıramadıklarının altını çiziyor. Bunu doğrular bir şekilde eş arayanların önemli bir bölümünü, yoğun iş temposuyla bilinen sağlık ve finans sektörlerinde görev yapanlar oluşturuyor.

Yapılan istatistiklere göre sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada evlilik yaşı gecikiyor. Bir önceki kuşakta görülen 20-22 yaş civarı evliliklerin ve özellikle bu yaşlarda çocuk sahibi olmanın çok erken olduğu bir gerçektir. İnsanların ergenlik dönemini tamamlayıp genç yetişkinliğe geçme süreci 20 yaşında başlıyor. Kişilerin ilişkiye yönelik deneyim kazanmaları, yaşamdan ve evlilikten beklentilerinin netleşmesi, ruhsal ve duygusal büyüme, iş ve kariyerle ilgili belirginlikler ancak kadınlarda 26 yaştan sonra, erkeklerde ise 28 yaşından sonra oluyor. Bu nedenlerle evlilik yaşının gecikmesi bir bakıma sağlıklı bulunabilir ancak bu gecikmenin de bir sınırı olması ve 40’lı yaşları aşmaması gerekir. Elbette, bu bahsedilen durum boşanmış veya dul kişileri kapsamıyor. Öte yandan, evlilik yaşı günümüzde neden bu kadar gecikiyor ya da gecikmeye başladı diye düşünüldüğünde, ilk olarak ekonomik şartların zorluğu ve yoğun iş temposu buna neden olarak gösterilebilir. Artık bireyler ve gençler daha idealist ve öncelikle aile desteği almadan kendi ayakları üzerinde durabilmeyi ve kariyer yapmayı hedefliyorlar. Evlilik onlar için ikinci planda ve ertelenen bir durum oluyor. Bununla beraber kariyer planlaması ve yoğun çalışma temposu, beraberinde sosyal ortam eksikliği gibi sebepler de evlilik yaşının gecikmesinde önemli etkenler arasında yer alıyor.

Sonuç olarak, toplum modernleştikçe yalnızlık artıyor diyebiliriz sanırım :)))
Mutluluğu ertelemeyin şayet bir daha gelmeyebilir….

Share

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir